22 Şubat 2011 Salı

The Next Three Days (2010)

Russell Crowe kafaya koymuş, masum olduğuna inandığı karısı Elizabeth Banks'i hapishaneden kaçıracak. Bunun için güzel bir plan lazım tabii. Ne yapmalı? İşin ustasına gitmeli elbette. Peki kim bu adam? Daha önce 7 kere hapishaneden kaçmış Liam Neeson (5 dakikalık rolüyle yine mükemmel iş çıkarmış üstad). Bir de hikayeye çok etki etmeyen, güzel kadın kontenjanından (ama cidden çok çok güzel) Olivia Wilde. Ve son olarak Russell Crowe'un babası rolündeki usta aktör Brian Dennehy. Ve tabii ki filmin senaristi ve yönetmeni, güzel adam Paul Haggis.
Oyuncu seçimi süper, peki film nasıl? İyi.. Çok mu iyi? Hayır, ama sıkmadan izlettiriyor. Filmi izleyen hayal kırıklığına uğramaz, geçen gün süper bir film izledim,sen de kesin izle diye arkadaşına da tavsiye etmez. Bayanlar baylar, karşınızda The Next Three Days. (2008 yapımı Diane Kruger'ın oynadığı Pour Elle filminden esinlenilmiştir, bunu da belirtelim). Bu filme benden helalinden 7.3 / 10

19 Şubat 2011 Cumartesi

The Fighter

Akademi boks filmlerine bayılır derler,doğrudur. Rocky, Raging Bull gibi efsaneler hala dillerde. Peki The Fighter o seviyede bir film mi? Kesinlikle! Micky Ward ile Dicky Eklund'un gerçek hikayelerinden ortaya çıkan The Fighter, özellikle oyuncularının performanslarıyla son derece başarılı bir film.

Şu oyunculara bakın hele; Mark Wahlberg sessiz, başkalarına boyun eğen Micky Ward rolünün hakkını vermiş. Amy Adams Micky'nin sevgilisi Charlene rolünde her zamanki muhteşemliğinde. Melissa Leo, şekilden şekile giren kadın, bu kez Micky ile Dicky'nin annesi rolünde olağanüstü. Ve son olarak; O'na özel bir parantez açmak gerekli. Christian Bale, Dicky Eklund rolünde, son dönemin en unutulmaz performansını veriyor. Adeta oyunculuk gösterisi yapıyor. Filmin daha başında sizi avucunuzun içine alıyor ve hayranlıkla onu izliyorsunuz.

The Fighter bir grup kaybedenin, Micky Ward etrafında kenetlenip, başarıya ulaşmasını anlatan harika bir film. 8/10

Biutiful (2010)

Biutiful; Alejandro Gonzalez Inarritu'nun son şaheseri. Adamın derdi hep aynı; yaşam, ölüm, hayat nedir... Biutiful Barcelona'da geçiyor. Fimin merkezindeki adam afişte de gördüğünüz üzere, Uxbal yani olağanüstü Javier Bardem. Uxbal her işi yapan bir adam, üstelik bu işleri farklı ülkelerden insanlarla yapıyor, Afrikalılar, Japonlar. Kanser olduğunu ve çok kısa zamanı kaldığını öğrendikten sonra Uxbal, geride bırakacağı ruh hastası bir eş ve iki çocuğu için bir süre idare edebilecekleri parayı toplamaya çalışır.
Genelde filmlerinde birden çok ana karakter bulunduran yönetmen, bu kez tek bir ana karakter üzerinden film yapmış. Ne de iyi yapmış! Çünkü Javier Bardem, filmi belki de başka bir aktörün götüremeyeceği noktalara taşımış. Filmin her karesinde bize Uxbal'in ruh halini öyle başarıyla yansıtıyor ki, acılarına ortak oluyor, çaresizliğine çare bulmaya çalışıyorsunuz.
Javier Bardem, bu rolüyle 2.kez Oscar'a aday gösterildi. Film aynı zamanda "Yabancı Dilde En İyi Film" dalında da Oscar'a aday. Bayanlar baylar; karşınızda Biutiful. 8/10

Blue Valentine (2010)

Seviyorum bu filmi. Çünkü bu film dibine kadar gerçek! Çünkü bu film hayatın ta kendisi! Esas oğlanın sonunda mutlu olması ilkesine dayanmıyor. Ryan Gosling'in canlandırdığı, boyacılık yapan Dean'in tek isteği, karısı ve kızıyla mutlu bir yaşam sürmek. Oysa Cindy (Michelle Williams) daha fazlasını istemediği, mücadele etmediği için Dean'e karşı büyük bir öfke duymakta ve bu yüzden ilişkileri kaçınılmaz sona doğru ilerlemektedir.
Filmi izlerken şunu düşünüyorsunuz, Ryan Gosling bu adam ya, genç kızlar hasta bu adama, Hollywood filmi bu zaten, sonunda kesin işler yoluna girer. İşte film bittiği zaman yüzünüzde oluşan ha siktir ifadesi, aslında hayatın size verdiği en güzel cevap. Hayat acımasız, hayat boktan.
Bu filmi seviyorum, çünkü bu film dibine kadar gerçek! Karşınızda 2010 yılının en iyi filmlerinden biri; Blue Valentine. 8/10

4 Ocak 2011 Salı

Stone

Milla Jovovich'in, Robert De Niro ve Edward Norton'dan rol çalışına tanık olmak için ...

Lat Den Ratte Komma In

İsveçli yönetmen Tomas Alfredson'un " vampir filmi öyle değil (Twilight), böyle çekilir! " serzenişine tanık olabilmek için...

Resident Evil : Afterlife

"Ben iflah olmaz bir Resident Evil hayranıyım, 10 tane daha devam filmi çekseler yine izlerim" diyebilmek için...